Sanat, insanlık tarihi boyunca hem toplumsal hem bireysel bir ifade alanı olarak var olmuştur. İlk örneklerini mağara resimlerinde ve ritüel objelerde görmekteyiz. Bu eserler yalnızca estetik kaygıyla değil, aynı zamanda iletişim inanç ve yaşamı anlamlandırma ihtiyacı ile üretilmiştir.
sanatın tarihsel gelişiminde malzeme ve teknik sürekli değişmiştir: taştan kile, doğal boyalardan modern sentetik renklere, tuvalden dijital ekrana kadar. Ancak değişmeyen şey, sanatçının duygu ve düşüncelerini bir biçim aracılığıyla aktarma arzusudur.
sanatta yetenek kavramı, teknik becerinin ötesine geçer. Yetenek, gözlem gücüyle birleştiğinde sanatçıya özgün bir ifade biçimi kazandırır. Bununla birlikte, her dönemin sanat anlayışı, içinde bulunduğu kültürel ve toplumsal koşullardan etkilenerek şekillenmiştir.
sonuç olarak sanat, başlangıcından bugüne, hem bireysel bir ifade hem de insanlık tarihinin aynası olmayı sürdürmektedir.